iPod Touch, iPhone, iPad… Hepsi alanlarında lider. Peki bu cihazları bu konuma taşıyan işletim sistemi nasıl bu hale geldi?
iOS ‘un gerçek ismi: OS X
ilk iPhone’un Steve Jobs’un elinde görüldüğü anları hatırlayanlar vardır. Sahnede alkışlar yüzünden Jobs’u duymak bile güçleşmişti. Jobs aslında iOS işletim sistemini tanıtım boyunca Mac OS X ile aynı Unix çekirdeği üzerinde çalıştığını, OS X ile benzer araçları kullandığını vurgulayıp durdu. Haksız da sayılmazdı. İşletim sistemi neredeyse tamamen OS X ile aynı mimari yapıya sahipti. Ancak kimilerine göre kendi markasına zarar vermemek için, kimilerine göreyse akılları karıştırmamak için telefonlarda kullanılan işletim sistemine “iPhone OS” adı uygun görüldü. Bu isim tam dört yıl boyunca iPhone ile birlikte anılır oldu. iPhone OS’un 4. sürümü ile birlikte 2010 Haziranında işletim sisteminin adı iOS olarak değiştirildi.
iOS 1: iPhone’un doğuşu
Şu an kullandığımız işletim sistemini ve hayatımıza kattıklarını düşündüğümüzde orjinal iPhone’u hayal etmek oldukça güçleşiyor. Windows Mobile, Palm OS, Symbian ve BlackBerry’nin üstünlük savaşı verdiği bir alanda, 2007 yılında Apple, 3G desteği olmayan, multitasking yeteneklerinden mahrum, üçüncü parti uygulama yüklenemeyen, kopyala yapıştır bile yapamayacağınız, MMS desteklemeyen, push email, değiştirilebilir ana ekran, bağlantı paylaşımı, office döküman desteği, sesli arama gibi pek çok özelliği bulunmayan kocaman dokunmatik ekranı olan bir cihaz ile karşımıza çıktı.
O yıllarda dönemin en sık takip ettiğim (şu an yayında olmayan) bir forumunda yazdığım yazı ile iPhone’un ne kadar yetersiz, geliştirilmeden satın alınmaması gereken bir telefon olduğunu dile getirmiştim. Apple iPhone ile özellik yarışına girmedi. Apple; Nokia, Sony – Ericcsson ve diğer pek çok firmayı ters köşeye yatırıp doğru düzgün hiç bir özelliği olmayan ancak oldukça sağlam, geleceğe yönelik güvenilir bir platform inşaa etti. iOS 1 ile birlikte tonlarca buluş endüstriye dahil oldu. Ancak bunlardan üç tanesi geleceğin şeklini tamamen değiştirdi.
iOS kullanıcı arayüzü.
iOS öncesinde akıllı telefonlar ya dokunmatik ekrana sahip değildi ya da stylus ile çalışan “dirençli” dokunmatik ekranlar ile pazarda yer alıyordu. iPhone bu durumu capacitive dokunmatik ekranı ile tamamen değiştirdi. Bu mükemmel donanımı, basit, kolay kullanılan harkulade bir arayüz ile kullanıcılara sunan Apple, hız, kararlılık ve yeni çoklu dokunmatik özellikleri ile “Devrim” olarak nitelendirildi. Yakınlaştırmak için çimdik hareketi, verinin akarmışcasına ekranda kayması gibi dokunmatik özellikler, doğallığa olan yakınlığı ile herkesi şaşırttı ve hala şaşırtmaya devam ediyor. Jobs tanıtımda “5 yıl sonrasının telefonu” demişti. Dediği gibi oldu. iPhone’dan beş yıl sonra neredeyse tüm telefonlar iPhone’a benzedi…
Mobil Safari Web tarayıcısı
Steve Jobs’un “Rekabetin yıllarca önünde” olarak tanımladığı mobil Safari web tarayıcısı, iPhone’un kilit özelliklerinden biriydi. Evet Flash desteği bulunmuyordu ancak neredeyse bir masaüstü / dizüstü sistem gibi hissettiriyordu. Diğer mobil web tarayıcılar ile mukayese etmeye kalkışmak bile büyük hata oldu. Basit kullanımı, akıllı yaklaşma ve kaydırma özellikleri tarayıcıyı ve dolayısıyla iPhone’u zamanın ilerisine taşımaya yetti.
Geniş ekranlı bir iPod!
Apple, zaten başarılı olduğu iTunes, iPod ekosistemini iPhone’un yeni işletim sistemi iOS ile kimsenin tahmin edemeyeceği bir başarıya ulaşabilmesi için çok akıllıca kullanıp iPod’un özelliklerini iOS’a entegre etti. Müzik, televizyon şovları, filmler, kitaplar… Müzik dinlemek, akıllı telefon kullanıcısının telefonu ile yaptığı ilk beş şey arasına girmeyebilir ancak iPod özelliği iOS 1’e, haliyle iPhone’a öldürücü bir özellik getirerek son kullanıcıyı heyecanlandırmayı başardı.
iOS ile birlikte akıllı telefonlarda daha önce bulunmayan ya da neredeyse kullanım zorlukları nedeniyle hiç tercih edilmeyen pek çok yenilik ekledi. Google Maps gibi bilgisayar sınıfında bir uygulamayı çimdikleme hareketi gibi inanılmaz buluşlar ile birleştirip kullanılmasını zevkli yaptı. Diğer sistemlerin karışık eşzamanlama seçeneklerini bir kenara bırakıp iTunes ile hemen her içeriği tek arayüzden yönetmeye imkan tanıdı. Yazılım klavyesi (daha önce PalmOS Graffitti ile denenmiş ancak başarısız olmuş) hem telefon ekranını büyüten hem de rakibi donanımsal klavyelere göre anlık düzen değiştirebildiği için hız kazandıran bir diğer özellikti…
iOS, dosya sistemini kullanıcıdan gizleyerek gereksiz riskleri ortadan kaldırmanın yanısıra günlük yaşamda neredeyse hiçbir zaman ilgi duymadığımız, ne olduğunu bilmediğimiz şeyleri gözümüzün önünden silip basitliği öne çıkardı.
“Tramplen” olarak anılan ana ekranı hayatımıza soktu. Nerede olduğunuzun veya ne yaptığınızın bir önemi yoktu. Home tuşuna bastığınızda hep aynı yere, başlama noktasına dönüyordunuz. Henüz yerlerini ayarlayamadığınız basit bir şekilde listelenmiş uygulama simgeleri bile basitliğin anahtarı gibi oldu.
iOS zamanla güncellenmeye başladı. Neredeyse her güncelleme iOS’a yeni bir özellik eklerken kullanıcılarına da yeni bir cihaz kullanıyormuş hissi verdi. Kısaca değinecek olursak, 1.1.1 güncellemesi ile home tuşuna iki kez dokunduğunuzda kişiselleştirilebilir bir kısayol oluşturabiliyordunuz. Aynı zamanda güncelleme TV ye görüntü aktarımını iPhone’a getirdi. iOS 1.1.3 ile simgelerin yerleri değiştirilebiliyor, ana ekranda web sayfalarını ekleyebiliyor, klavyeye çoklu dokunmatik özellikler entegre ediliyordu.
Apple’ın yeni iPhone adlı oyuncağı, özellikleri kıyaslandığında neredeyse tüm akıllı telefonların oldukça gerisindeydi. Ancak kullanım kolaylığı ve “bir işi daha hızlı yapabilme” sadece iPhone ile mümkündü.
iOS 2: Uygulamalar
Tam da “Nihayet” dedirten özelliklerden biri, Temmuz 2008’de App Store’un tanıtımı ile iOS a katıldı. Artık iOS’a üçüncü parti yazılım yüklemek mümkün oldu. Sistem tamamen Apple’ın kontrolü dahilinde geliştirmeye, izlemeye ve kuruluma dayanıyordu. App Store artık iOS’un en önemli özelliklerinden biri oldu. O kadar büyük bir yenilikti ki, mobil uygulama endüstrisini resmen hayata getirdi.
App Store’a uygulama geliştirilmesi için Apple iOS SDK yı yayınladı. Bu sayede Apple’ın donanım olarak kullanıcılara sunduğu nimetleri gören geliştiriciler, akıllarındaki projeleri kolayca hayata geçirebildiler. Uygulamaların satış sistemi zaten var olan iTunes sistemine oldukça benziyordu. Ancak Apple App Store’a katı kurallar koydu. Geliştiricilere harkulade imkanlar açan App Store’da porno içerik gibi pek çok konuya asla yer verilmedi. İçerik, güvenlik ve kararlılık gibi konular göz önünde bulundurularak sürekli denetlendi. Apple’ın kuralları basitti. Ya mükemmel çalışacaktı ya da asla var olmayacaktı.
iOS 2, iPhone 3G, iPhone 2G ve ilk nesil iPod Touch için Temmuz 2008 de Microsoft Exchange desteği ile birlikte kullanıcılara sunuldu. Push email, takvim ve adres defterindeki iyileştirmeler oldukça sevildi. Kişi listesi içinde arama yapma ve çoklu email seçimi de gelen yeniliklerden birkaçıydı. Günümüzde kullandığımız iCloud öncesinde Apple iOS 2 ile birlikte Mobile Me deneyimini .Mac servisini yenileyip ismini değiştirerek kullanıcıların beğenisine sundu. Email, ajanda ve kişi listesinin bulut ile eşitlenmesine olanak sağlayan Mobile Me asla hayal edildiği gibi bir kullanım alanı yakalayamadı. 99$ gibi pahalı bir etiket ile satılan servis, sitesindeki gibi ışıldayamadan söndü. iPhone 3G ile birlikte yayınlanan iOS 2.0, yeni iPhone’un A-GPS ve 3G veri gibi donanım özelliklerinden faydalanmayı bilse de güncelleme pek çok kişi için sorundan başka bir şey değildi. Kullanıcılar kısalan batarya ömrü, uygulamaların kapanması ve düşen çağrılar gibi problemler nedeniyle iOS 2.0 güncellemesinden soğumaya başladığı anda 2.0.1, 2.0.2 ve ardından 2.1 güncellemeleri ile Apple duruma müdahale etti. Kasım ayında gelen 2.2 güncellemesi daha çok harita kullanıcılarına yaradı. En büyük yenilik Google Street view, yürüme ve toplu taşımacılık için yön gösteren özellikler oldu.
iOS 3: Özellikler artıyor
iOS 3, Haziran 2009’da iPhone 3GS ile kullanıcılarla buluştu. iOS’un o zamana kadar en büyük eksiklerinden biri olan kesme, kopyalama ve yapıştırma özellikleri nihayet iOS’a eklendi. Metin seçimi için oldukça iyi yöntemlerin geliştirildiği iOS 3 yazılımı oldukça beğeni topladı. Kelimelere büyüteç ile karakter ilave edip düzenleme yapmak gibi pek çok kullanıcı dostu yenilik geç de olsa standartları bir hayli yükseltti.
iOS’a yeni uygulamalar, kişiler, tarayıcı için sık kullanılanlar ve mailler gibi yükler eklendikçe bunların arasında aradığınız şeyi bulmak da güçleşmeye başladı. Tam da bu noktada Mac OS’un en çok kullanılan özelliklerinden Spotlight araması iOS’a katıldı ve iOS diğer akıllı telefonların işletim sistemleri ile rekabet edecek şekline kavuşmaya başladı. Üçüncü parti uygulamalar için anlık bildirimler de iOS 3’ün getirdiği yeniliklerden biriydi. Apple MMS desteğini de bu güncelleme ile birlikte sundu. 2009 ortalarını düşündüğümüz zaman bu özelliğin sadece baskı nedeniyle eklendiğini varsayabiliriz. Nitekim Mail ve IM uygulamaları varken MMS gibi operatörün ücretlendirdiği bir servis artık pek de tercih edilen bir iletişim şekli olmaktan çıkıyordu. Video kaydı, yatay klavye, sesli not kaydetme uygulaması, stereo Bluetooth, Bluetooth veya kablo üzerinden internet paylaşımı da iOS 3’ün önemli özellikleri arasında yer aldı. Sesli komut sistemi, daha çıkar çıkmaz pek çok dil desteği ile birlikte geldiği için çok sevildi. Kamera uygulamasında dokunarak odaklama, ebeveyn denetimleri, iPhone’umu bul özelliği, iPod müziğinin üçüncü parti uygulamalar içinden çalınabilmesi, pusula, Safari’de otomatik doldurma gibi özelliklerle iOS 3.0, var olan tüm iPhone ve iPod Touch modellerine yüklenebildi.
iOS 3 yayınlanmasının üzerinden birkaç ay geçtikten sonra Bluetooth üzeinden sesli kontrol, zilsesi indirebilme, Genius Mix gibi özelliklerle gelen 3.1 sürümüne terfi etti. Şubat 2010 ‘da çıkan 3.1.3 sürümü, ilk iPhone ve ilk iPod Touch için yayınlanan son güncelleme oldu. Bu cihazlar için Apple yeni güncelleme yayınlamadı.
iOS 3.2: iPad’in gelişi
Her yeni iOS cihazını, büyük bir iOS güncellemesi ile karşılayan Apple, iPad’in gelişini 3.2 güncellemesi ile birlikte duyurdu. iPad, iOS’u büyük ekran, yatay ana ekran, yeni pop-up mesajları ve daha fazlası ile zenginleştirdi. Apple iOS’u iPad için yeniden tasarlamadı. Sadece büyük ekranda kullanım kolaylıkarı sağlayabilmek için biraz makyajladı. iPad’in iOS’a kattığı en önemli farklardan biri şüphesiz yatay ekranda önem kazanan sol menü oldu. Pek çok uygulamada, uygulama ana ekranının haricinde beliren bu sol menü ile ekran değiştirmeden uygulamayı kontrol etmek oldukça kolaylaştı. Mevcut iOS uygulamaları da geniş ekranda daha rahat kullanılabilmesi için değiştirildi. Özellikle fotoğraf ve mail uygulamaları iPad’in iOS sürümünde kullanması en zevkli uygulamaların başında geldi. Apple halihazırda yeterince geniş alana sahip olan iPad ekranında kullanılan uygulamalar için küçük makyajlar da yapmaya başladı. Not defterindeki deri görünümlü başlık ile başlayan bu yenilikler daha sonraları pek çok uygulamaya hatta Mac OS X’e bile geçti…
iPad, iOS 3.2 sürümü ile iPhone’dan çok da farklı değildi. Hala aynı OS mimarisine sahipti ve sansasyonel bir özellik barındırmıyordu. iBooks ve Bluetooth klavye desteği sunulsa da, iOS bir sonraki büyük güncelleme ile insanlara tam olarak istediklerini vermeye hazırlanıyordu.
iOS 4: Çoklu İşlemler
2010 Haziran ayında yayınlanan iOS 4, temelde tek bir konu üzerine yoğunlaşmıştı; “Sıkı” kullanıcı ihtiyaçlarını karşılamak. Çoklu işlemler (Multitasking), uygulama klasörleri, Wi-Fi bağlantı paylaşımı, kelime düzeltme, özelleştirilebilir spotlight aramaları, bişleştirilmiş mail kutusu ve çoklu Exchange hesapları için desteği, iOS’un Android ile rekabetinde önemli rol oynayan özelliklerin başında geldi. En büyük gelişme şüphesiz multitasking konusunda oldu. Aslına bakılırsa iOS 4 ( ve daha sonra iOs 5) teknik olarak tam olarak çoklu işlem mantığı ile gelmedi. Apple sistemin tüm uygulamaları açık bırakıp kaynak tüketmelerini önleyebilmek için çoklu görev yönetimini daha akılcı bir yol ile planlayıp kullanıcılara sundu. Bu yenilik geliştiricilere, uygulamalarına eklemeleri için yeni birtakım seçenekler de getirdi. Bu yeni özellikten faydalanmak isteyen tüm geliştiriciler uygulamalarını bu yeni özellik için gözden geçirmek zorunda kaldı. Çoklu görev yönetimi, haliyle çoklu görevler için bir menüyü daha beraberinde getirdi. Home tuşuna iki kez basarak açılan bu menü ile çalışan uygulamaları görmek, aralarında geçiş yapmak, uygulamayı kapatmak mümkün oldu. Aynı zamanda bu menünün içinde müzik denetimlerinin bulunduğunu hala pek çok iOS kullanıcısının bilmediğine de yakın zamanda şahit oldum :) Kontrollere menüyü sola doğru çekerek ulaşıp Air Play ile Apple TV’ye görüntü aktarımı da cabası.
FaceTime
iOS 4, iPhone 4 ile birlikte yeni özelliklere kavuştu. Apple görüntülü görüşmeyi ilk kez hayatımıza sokan firma olmadı. Ancak hayatımıza soktuğu her şey gibi FaceTime ile de görüntülü görüşme kavramını yeniden şekillendirdi. Olabildiğince basit bir arayüz ile, ayar yapmadan FaceTime araması yapabilmek, özellikle böylesine kaliteli bir şekilde yapabilmek 3G teknolojisi ile yapılabilenleri gördükten sonra ilaç gibi geldi. FaceTime Jailbreak yöntemi ile 3G üzerinden de oldukça başarılı bir şekilde çalışsa da Apple günümüzde dahi sağlıklı çalışmasına daha çok önem verdiği için kablosuz ağ bağlantısı haricinde FaceTime aramalarına izin vermedi. iPhone’dan iPhone’a yapılan aramalar (daha sonra Mac, iPad ve iPod Touch) o kadar başarılıydı ki, pek çok kişi operatörün sağladığı hizmetin haricinde bunu tercih etmeye başladı. Ücretsiz ve başarılı oluşu elbette en büyük etken oldu.
Klasörler
iOS 4 ile birlikte nihayet sayısı onun katlarına çıkan uygulamaların düzenlenmesinde kilit özellik “Folders” oldu. Birbirinin üzerine sürüklenip bırakılan uygulamaların oluşturduğu klasörler sayesinde sayfalarca uygulama arasında aradığımızı bulmak zamandan oldukça kazandırdı diyebilirim.
Retina Ekran
Apple iOS’a, iPhone 4 için Retina Ekran desteği getirdi. Haliyle uygulamalar ve işletim sisteminin görüntüsü daha yüksek çözünürlüğe ulaşmış oldu.
İlk iOS 4 güncellemeleri teknik aksaklık düzeltmekten çok görüntü ile alakalı oldu. iPhone 4’ün normalde daha yüksek aralıklarla değişmesi gereken şebeke sinyali göstergesindeki aralık az olduğundan fazla düşüş gösterdiği açıklanarak 4.0.1 güncelemesi yayınlandı. Dünyada da ülkemizde de oldukça yankı bulan anten skandalı aslında zaten sinyal seviyesinin düşük olduğu yerlerde bile yüksek sinyal görüntülendiği için kafa karıştırdı. Sağlıklı hizmet sunamayan operatörlerde (ABD’de AT&T, Türkiye’de Vodafone, Avea vb) görüşmenin sona ermesi gibi durumlar oluştu. Türkiye’de Turkcell kullanıcılarından gelen şikayetler diğer operatörlerden gelenlerin 50 de biri kadar bile olmadı. O günlerde iPhone 4 Anten Testimiz başlığıyla paylaştığımız yazı hala Elma Dergisi’nin en çok tartışılan yazıları arasında… iOS 4.1 sürümü ile birlikte Apple Game Center’ı kullanıcılarına sundu. Kısıtlamalı da olsa sasyal ağ iOS’un oyun ekosistemine dahil edilmiş oldu. iOS cihazlardan TV şovlarının kiralanabilmesi ve müzik için Ping sosyal ağı (iTunes store olan ülkelerde) desteği de iOS a katıldı. iOS 4.1 güncellemesinin en büyük yeniliği kameraya HDR fotoğraf desteğinin eklenmesi oldu. Farklı pozlama süresine sahip iki fotoğrafı çekim anında birleştirip kaydeden sistem ile gölgeli alanların daha belirgin çıkması sağlandı. iPhone 4 ile birlikte Flickr gibi fotoğraf paylaşım sitelerinde popüler DSLR kameralardan daha çok iPhone ile çekilen fotoğraflar yer almaya başladı.
iOS 4.2.1 güncellemesi çoklu görev özelliğini iPad’e getirdi. Son güncellemeye kadar iPad, diğer iOS cihazlarından farklı (daha düşük) işletim sistemi versiyonu ile çalışırken bu güncelleme ile tüm iOS cihazlarının kullandıkları işletim sistemi versiyon numaraları da eşitlenmiş oldu. iOS 4.2.1 güncellemesi ile birlikte iOS cihazdan Apple TV’ye görüntü aktarımına olanak sağlayan AirPlay özelliği de kullanıcılara sunuldu. Güncellemede AirPrint adı verilen yeni bir özellikle iOS cihazlardan destekleyen yazıcılara kablosuz baskı için istem gönderebilmek de mümkün oldu.
iOS’un 4.2.5 güncellemesi, iPhone’un ABD’deki Verizon operatörü için çıkarttığı bir güncellemeydi. Güncellemenin GSM operatörler ile çalışan sistem kullanıcılarına en büyük artısı ise Wi-Fi bazlı mobil bağlantı noktası özelliği oldu. Artık cihaza tıpkı bir kablosuz modeme bağlanır gibi farklı cihazlar ile bağlanıp internete çıkmak mümkündü…
iOS 5: Siri ve daha fazlası
Tıpkı iOS 3 gibi, iOS 5 te “S” eklentili yeni iPhone, iPhone 4S ile birlikte kullanıcılara sunuldu. iOS 5’in iOS 3 ile olan bir diğer benzerliği ise çok sayıda yeni özelliğin işletim sistemine dahil edilmiş olmasıydı. iOS 5 final sürümüne ulaşana kadar neredeyse tüm beta sürümlerini Elma Dergisi okuyucuları ile birlikte düzenlenen “Geliştirici Programı” sayesinde denedik, yorumladık, tartıştık…
Siri
Siri sadece iPhone 4S ile birlikte kullanılabilen Sesli komut sistemini “Sanal Asistan” ile değiştiren bir özellik oldu. Siri, ona sorular sormanızı, ajandanıza sesle kayıt eklemeyi, alarm kurmayı, mesajlarınızı okumayı ve yazmayı ve daha pek çok şeyi ses ile yapabilmeyi mümkün kıldı. Apple Siri’yi beta olarak kullanıcılara sundu ki bu Apple tarihinde tektir.
Bildirim Merkezi:
Apple iOS 5 ile gelen çok sayıda bildirimi ayrı ayrı uygulamalar üzerinde göstermenin yanısıra tek bir ekranda toparlayarak gelen giden her şeyden kolayca haberdar olmamıza olanak sağladı. Benzerleri Android gibi sistemlerde de bulunan bu özellik şüphesiz en çok sevilen ve ihtiyaç duyulan özelliklerden biri oldu. Gelen bildirimlerin yanısıra konumunuza göre hava durumunu gösteren widget gibi eklentilerin de bildirim merkezine eklenebiliyor olması geleceğe dair Apple’ın planları hakkında küçük de olsa ipuçları vermeye yetti.
iMessage. BlackBerry kullanıcıların kendi aralarında sınırsız, operatörden bağımsız olarak kullanabildikleri bir mesajlaşma servisi vardı. BB Messenger olarak adlandırılan bu özellik BB kullanıcılarının vazgeçilmeziydi. iOS 5 ile birlikte artan iOS cihaz sayısı da göz önünde bulundurularak iMessage adlı mesajlaşma servisi duyruldu. iMessage, tüm ios cihazlar arasında metin, fotoğraf veya video gibi veriyi paylaşmaya olanak tanıyordu. SMS / MMS servislerinden farklı olarak ücretsiz oluşu, iOS 5 kullanımını inanılmaz ölçüde artırdı. Artık Apple ekosistemi içinde mesajlaşanlar, diğer platformlara mesaj gönderirken iki kez düşünür oldular… Kendi aralarında ücretsiz olarak mesajlaşıp her türlü ortamı paylaşabilirken iOS 5 kullanmayan bir kişiye ücret ödeyerek mesaj göndermek artık rahatsız edebiliyordu. iMessage ‘ın en sevilen yanlarından biri de iPhone’unuzda başladığınız diyaloğa iPad’den devam edebiliyor olmanızdı.
iOS 5, belki de en önemli yeniliği kabloları kesmekle yaptı. Artık USB kablo ile bilgisayara bağlayarak yapılan cihaz aktivasyonları, uygulamaları veya veriyi illaki cihazı bilgisayara bağlayarak eşitleme zorunluluğu tarihe karıştı. Artık veriyi kablosuz ağ üzerinden eşitleyebiliyor, yayınlanan güncellemeleri kablosuz olarak havadan yapabiliyorduk. iOS neredeyse bağımsız bir bilgisayar işletim sistemi haline gelmişti. iCloud’un kullanıcılara sunulması iOS 5’e en büyük katkıyı sağladı. Artık iOS cihazın merkezi bilgisayarınız olmak yerine bulutlar oldu. Tüm veriniz bulutlara aktarılıyor, orada muhafaza ediliyor ve dilediğiniz her cihazdan istediğiniz veriye kolayca ulaşabiliyordunuz. iPhone’unuzda çektiğiniz fotoğrafa Mac’inizdeki iPhoto ile ulaşabilmek ve bunu hiç bir işlem yapmadan gerçekleştirmek özgürlüğün kapılarını ardına kadar açtı.
Apple çok konuşulan yeni bir sosyal ağ oluşumu yerine iOS 5 içinde Twitter sosyal ağ entegrasyonunu kullandı. Kamerada ekrandaki sanal deklanşörü kullanırken oluşan sıkıntının önüne fiziksel ses düğmesini deklanşör haline getirerek geçti. Anımsatıcı uygulaması, önceden belirlediğiniz bir yere geldiğinizde, bir yerden ayrıldığınızda veya dilediğiniz herhangi bir zamanda size yapmanız gereken notları hatırlatmakta başarılı oldu. Dergi abonelikleri için gelen Gazete Bayisi uygulaması, süreli yayınlara kolay ulaşım imkanı sunarken, web sayfalarını, blogları tıpkı bir dergi okurmuş gibi kolay izlemeyi sağlayan “okuyucu” özelliği Safari tarayıcısının vazgeçilmezi oldu.
iPad kullanıcıları iOS 5 ile birlikte iPhone kullanıcılarından daha fazlasına sahip oldu. Yeni çoklu dokunmatik kontrolleri home tuşuna olan bağımlılığı ortadan kaldırdı. Yeni iPad sürümünde home tuşunun kaldırılacağı dedikodularının kaynağı da bu oldu. İki elinizle cihazı tutarken sadece baş parmaklarınızı kullanarak yazı yazmaya olanak sağlamak için klaye bölünüp taşınabilir bir hal aldı. Safari, küçük ekranlı iOS cihazlarının aksine yeni sekmelere kavuştu. AirPlay özelliği de güncellendi. AirPlay, iPad 2 ve iPhone 4S kullanıcılarına, ekrandaki görüntüyü direk Apple TV’ye kablosuz olarak aktarmaya olanak tanıdı.
iOS 5, hala Beta olan Siri kişisel asistanı, kablolardan sıyrılarak bağımsız bir sistem haline getirdiği cihazları ile milyonlara ulaştı.
iOS’un geleceğinde ne var?
iOS’un çıkışının üzerinden geçen beş yıl boyunca iOS kullanan cihazlar için sorulan soru “Bu gerçekten bir akıllı telefon mu” ‘dan “Bu şey bilgisayarın yerini alabilir mi” ye dönüştü. Apple’ın yıllar geçerken kendi işletim sistemini yeniden yaratması bundaki en önemli etken. iOS’un gelişirken kes, kopyala yapıştır gibi basit olarak algılanan özelliklerin bile sisteme geç dahil edilmesi pek çok kişi tarafından eleştirildi. Apple bu özelliklerin tümünü pekala diğer işletim sistelerinde olduğu gibi alıp kullanabilirdi. iOS’u bu kadar başarılı kılan sır zaten burada yatıyor. Apple bazen ihtiyacımız olmadığını sandığımız bir şeyi karşımıza çıkartıp aslında ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu gözümüze sokuyor, bazen de yıllardır kullandığımız özellikleri öyle yorumluyor ki, eski şekline kimse bakmıyor. iOS un “bildirim merkezi” gibi hala parlatılmayı bekleyen kısımları bulunuyor. Ancak gelecek çok daha farklı bir iOS ile karşılaşacağımızı söylüyor.
iOS 6 ne anlama gelecek? Bizlere neler sunacak? Bence Apple kesinlikle arayüz çekirdeğini yeniden düşünecek. iOS’un tarihçesi, özelliklerin eklendiği, görsel değişikliğin olduğu ancak mimarinin değişmediği bir tarihçe. Hala aynı temel ana ekran üzerinde uygulamalar arasında geziniyoruz. İlk iPhone ile şimdikiler arasında hiç bir kullanım farkı yok. 5 yıl önce iPhone kullanmış bir kişi bugün ilk kez eline bir iPad alsa neredeyse hiç yabancılık çekmeden kullanabilir. Microsoft, Windows Phone ile işletim sisteminin işleyişi konusunda farklı bir tarz ortaya çıkartmaya hazırlanıyor. Android de 4.0 ile çoklu işlemler ve widget mantığını güzel bir seviyeye taşıyor. Apple’ın iOS 6 ‘da makyajlanmış bir iOS 5 sunacağını düşünmek, 1-0 yenik olarak sahaya çıkması ile aynı şey. Apple, kesinlikle iOS 6 ile yeni bir kullanım deneyimi sunmaya hazırlanıyor olabilir. Henüz biraz erken ama Apple’ın yeni işletim sistemi, kullanım alışkanlıklarımızı tamamen değiştirecek yeniliklerle gelebilir. Siz neler düşünüyorsunuz? Yorumlarınızla katılırsanız sevinirim.
Yazıyı Safari’nin “Okuyucu” özelliği ile okumanızı tavsiye ediyorum.
Okuyucu özelliği nedir ve ne işe yarıyor acaba? Firefox kullanıyorum da. Bir de Safari Lion’la beraber artık türkçe olmadı mı? Bende hala ingilizce?
Lion yayınlandıktan sonra hiç bir metni Reader’sız okuyamaz oldum. Bu arada yazı çok güzel olmuş. Teşekkür ederiz.
sıradan, her sitede karşımıza çıkan apple haberleri okumaktansa, bunun gibi neredeyse hiç bir türkçe kaynakta bulunmayan makaleleri okumayı yeğlerim. başlığı gördüğüm anda heyecanlandım desem yeridir. çok güzel bir yazı hazırlamışsınız, seçilen görseller çok başarılı. elinize sağlık
makyajlanmış bir ios5 beklemekten öteye gidemiyor benim umutlarım
Bende İOS 6 nın çekirdek anlamında bir yenilik getireceğini düşünmüyorum artı olarak gerek yok ta bence zaten harika çalışan bir yapıyı neden bozsun adamlar